اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ فَاَصْلِحُوا بَيْنَ اَخَوَيْكُمْ.

Foundation Islamic Union

İSLAM BİRLİĞİ VAKFI

وقف الاتحاد الإسلامي العالم

وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَمٖيعاً وَلَا تَفَرَّقُواࣕ

BAĞIMSIZ İSLAM DEVLETLERİ

Suudi Arabistan

Resmî Adı: Suudi Arabistan Krallığı ((SA)

Başkenti   : Riyad

Önemli Şehirleri: Mekke, Medine, Cidde, Taif, Demmam, Dahran, Bureyde.

Yüzölçümü: 2.150.000 km2

Nüfusu       : 34.813.000 (2021) Nüfusun %77.5’i şehirlerde yaşamaktadır.

Etnik Yapı: Nüfusun %94’ü Arap’tır. Kalan nüfusu da Güney Asyalılar, Türkistan Türkleri ve Huiler oluşturmaktadır.

Dil : Resmî dil de konuşulan dil de Arapça’dır.

Din: Resmî din İslâm’dır ve halkın %99’u Müslüman’dır. Müslümanların çoğu Sünnî ve büyük çoğunluğu Hanbeli’dir. Az sayıda da Şiî vardır.

Coğrafî Durumu: Arap yarımadasının büyük bir kısmını kaplayan Suudi Arabistan kuzeyden Ürdün ve Irak, kuzey-doğudan Kuveyt, doğudan Basra körfezi, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri, güney-doğudan Umman, güneyden Yemen, batıdan Kızıldeniz’le çevrilidir. Topraklarının %1’i tarım alanı, %39’u otlak, kalanı çöl ve kumsaldır. Suudi Arabistan’a sıcak ve kurak bir iklim hâkimdir. Düzlüklerde sıcaklık daha fazla, dağlık alanlarda daha düşüktür.

Yönetim Şekli: Suudi Arabistan krallık rejimiyle yönetilmektedir. Kral geniş yetkilere sahiptir. Yasama yetkisi de kralın elindedir. Anayasaya göre ülkede uygulanacak yasaların şeriata dayanması gerekir. Ancak kral gerek gördüğünde şeriata aykırı yasa da çıkarabilmektedir. Anayasa tamamen kral tarafından hazırlanmıştır ve anayasayı değiştirme yetkisi de onun elindedir. Kral 1993’te 60 üyeli bir Danışma Meclisi oluşturdu. Bu meclisin üyelerinin tamamını kral bizzat kendisi belirledi. Ancak bu meclisin yetkileri oldukça sınırlıdır ve sadece kral istediği zaman toplanmaktadır. Şeriatın normalde bütün herkese karşı işlemesi gerekirken Suudi Arabistan’da ‘siyade’ denilen ve kralla onun çevresindeki kişilerin oluşturduğu sınıfın yargı dokunulmazlığı vardır. Yönetim kadrosunu oluşturanların büyük bir çoğunluğu Suud ailesine mensuptur. Kendilerine ‘emir’ denilen idari bölge yöneticilerinin tamamı Suud ailesine mensuptur. Bütün üst kademe yöneticileri kral tarafından tayin edilir. Onlar da kendi emirlerinde çalışacak kişileri tayin ederler. Dernek yöneticilerine varıncaya kadar bütün yetkili kişiler tayinle belirlenir, hiçbir yerde seçim yoluna gidilmez. Yardım kuruluşları ve dernekleri kurma ve kurdurma yetkisi sadece devletin elindedir. Her ne amaçla olursa olsun toplantı ve tören için özel izin gerekir.[1]

Üyesi Olduğu Uluslararası Kuruluşlar: BM, İİT[2], Arap Devletleri Birliği, Körfez İşbirliği, OPEC, IMF, İslâm Kalkınma Bankası gibi uluslararası örgütlere üyedir.

Siyasî Partiler: Siyasî parti yoktur.

Tarihi: Suudi toprakların İslâmî tarihi Rasûlullah (s.a.s.)’ın peygamber olarak ortaya çıkmasıyla başlamış, Raşid halifeler, Emeviler ve Abbasiler dönemleriyle devam etmiştir. Bu dönemlerde bu topraklar sürekli hilafeti temsil eden devletin yönetimi altında olmuştur.1258’de Abbasilerin Bağdat’taki varlıklarına Moğollar tarafından son verildikten kısa bir süre sonra Mısır’da yönetimi ellerinde bulunduran Memlükler Abbasi halifelerini yanlarına çağırmış ve hilafetin burada kendi himayelerinde devam etmesini sağlamışlardır. Böylece bu tarihten sonra bugünkü Suudi Arabistan’ın hükmettiği Arap yarımadasının yönetimi Memlüklerin eline geçti. 1517’de Yavuz Sultan Selim’in Memlük saltanatına son vermesinden sonra hilafetin Osmanlılara geçmesiyle birlikte kutsal beldeleri içinde bulunduran Arap yarımadasının yönetimi de Osmanlıların eline geçti. Arabistan topraklarının Osmanlı yönetiminde olduğu dönemde 1740’larda bu bölgede Vehhabilik hareketi olarak bilinen itikadî hareket ortaya çıktı. İsyancılar Osmanlılardan bağımsız olarak kendi inançlarına ve düşüncelerine göre şekillenen bir devlet kurmak istiyorlardı. Muhammed İbnu Suud’un 1765’de ölümü üzerine Vehhabi isyanlarının askerî ve siyasî liderliğini oğlu Abdül-Aziz üstlendi. İsyan çok sürmeden Arabistan’a yayıldı ve isyancılar 1803’te Mekke’yi ele geçirdiler. Osmanlı devleti bu isyanları bastırmak için Mısır valisi Mehmed Ali Paşa’yı görevlendirdi. Mehmed Ali Paşa’nın oğlu Tosun’un komutasındaki bir ordu 1812-13’te Medine, Mekke ve Taif’i Vehhabilerden geri aldı. Daha sonra Mehmed Ali Paşa bizzat kendisi Abdül-Aziz’in üzerine yürüdü. Başlangıçta direnen Abdül-Aziz 1814’te ani bir şekilde öldü ve kuvvetleri dağıldı. Mehmed Ali Paşa’nın gönderdiği Kavalalı İbrahim Paşa 1818’de Der’iyye’ye girerek isyancıları yenilgiye uğrattı. İbnu Abdil-Vehhab’ın diğer oğlu Ali de haccda yakalanarak öldürülmüştür. İbrahim Paşa Abdül-Aziz ibnu Suud’un oğlu Abdullah’ı ve çocuklarını yakalayarak İstanbul’a gönderdi ve bunlar 17 Aralık 1819’da burada idam edildiler. Ancak Vehhabi hareketi durmadı. Osmanlı ordularının önünden kaçan Türki bin Abdullah Vehhabi kuvvetleri yeniden toparlayarak 1821’de Riyad’ı başkent yapan bir Vehhabî devleti ilan etti. Bu yönetim başlangıçta askerî hareketlerle, 1843’ten sonra da Osmanlı Devleti’ne tabi olmayı kabul ederek 1891’e kadar ayakta kalmayı başardı. 1891’de dağılan bu yönetimi II. Abdül-Aziz ibnu Suud 1902’de yeniden toparlayarak Riyad merkezli Vehhabî yönetimin kuruluşunu ilan etti. II. Abdül-Aziz Arabistan yarımadasında gücünü artırmak için İngilizlerle işbirliği yaptı. Sonraki yıllarda Arabistan’ın diğer bölgelerini de ele geçirerek topraklarını genişletti. Abdül-Aziz 26 Aralık 1915’te İngiltere’yle özel bir anlaşma imzaladı. Anlaşmaya göre Abdül-Aziz’in ele geçirdiği toprakların kesin yönetimi O’na ait olacak, ondan sonra da yönetim çocuklarına geçecekti. Ancak bu toprakların yöneticileri hiçbir şekilde İngiltere’nin aleyhinde olmayacaklardı. I. Dünya savaşının Osmanlı devletinin aleyhine sonuçlanması üzerine İbnu Suud yönetimi 1921’den sonra Hâil, Tâif, Mekke, Medine ve Cidde’yi de ele geçirdiler. Abdül-Aziz ibnu Suud 5 Aralık 1924’te Necd ve Hicaz kralı olarak ilan edildi. 27 Mayıs 1927’de İngilizlerle yapılan anlaşmayla ‘Necd ve Hicaz Krallığı’ bağımsız bir devlet statüsü kazandı. 1932’de devletin adı ‘Suudi Arabistan Krallığı’ olarak değiştirildi. Abdül-Aziz ibnu Suud’un krallığı 9 Kasım 1953’e kadar sürdü. O’nun arkasından oğlu Suud ibnu Abdül-Aziz kral oldu. O’nun 2 Kasım 1964’te ölümünden sonra yerine kardeşi Faysal ibnu Abdül-Aziz geçti. O’nun 25 Mart 1975’te yeğeni tarafından öldürülmesi üzerine yerine kardeşi Halid ibnu Abdil-Aziz geçti. Onun 13 Haziran 1982’de ölümünden sonra da yerine kardeşi Fehd ibnu Abdil-Aziz geçti. Fehd ibnu Abdül-Aziz kardeşleriyle arasındaki saltanat rekabetinde ABD’den destek gördü ve krallığa geçmesinden sonra da ülkeyi tamamen ABD güdümüne soktu. 17 Ocak 1991’de başlayan Körfez savaşında da ABD’nin öncülüğündeki müttefik kuvvetlere en büyük lojistik desteği Suudi Arabistan verdi.[3]

İç Problemleri: Ülkedeki baskıcı kraliyet rejimine ve insan hakları ihlallerine karşı tepkiler son yıllarda iyice su yüzüne çıkmaya başladı. Bu yüzden çeşitli üniversitelerde ve bakanlıklarda görevli aydınlar 1993 Mayıs’ında bir bildiri yayınlayarak yönetimi Şeriat ilkelerine dönmeye ve şeriatın insanlara sağlamış olduğu hakları güvenceye almaya çağırdılar. Ancak çok geçmeden bu bildiriye imza atanların hepsi görevlerinden uzaklaştırılarak birçoğu tutuklandı. Buna rağmen üniversite çevrelerindeki rahatsızlık devam etti ve aynı yılın Ağustos ayında 60 öğretim görevlisi kraldan, tutuklananların serbest bırakılmalarını istedi. Çok geçmeden bazı imamlar ve din âlimleri de yönetimin baskıcı ve İslâm’a aykırı uygulamalarından duydukları rahatsızlığı dile getirdiler. Bu gelişmeler üzerine de çok sayıda imam görevden uzaklaştırıldı ve birçoğu tutuklandı. Yönetim şimdilik kendisine yönelik tenkitleri ve tepkileri zorla susturmaya çalışıyor. Ancak bu metodun uzun vadeli bir çözüm olmayacağı, gittikçe yaygınlaşan rahatsızlığın ileride ciddi bir patlamaya yol açmasının ihtimal dâhilinde olduğu görülüyor.

Dış Problemleri: Körfez krizinde takınmış olduğu tavır Irak’ın yanı sıra Yemen ve Sudan’la da arasının açılmasına yol açtı. Suud yönetimi Yemen’in söz konusu krizde Irak’ın tarafını tutması yüzünden ülkesinde çalışan 1 milyon Yemenliyi sınır dışı etti. Suudi Arabistan’ın Yemen’le ayrıca bir sınır meselesi vardır. Suud yönetiminin Sudan’la ilişkilerinin bozulmasında Sudan’ın Körfez krizinde Irak’ın yanında yer almasının yanı sıra bu ülke yönetiminin İslâmî bir çizgiyi benimsemesinin de etkisi olmuştur. Suud yönetimi Sudan’ın tutumuna bir tepki olarak Güney Sudan’daki ayrılıkçıları fiilen destekledi.

    Suud yönetimi içerdeki insan hakları ihlalleri ve baskıcı uygulamaları yüzünden çeşitli uluslararası insan hakları kuruluşlarının da hedefi haline geldi. 1993’te sürekli bu tür kuruluşlarla başı dertteydi. Uluslararası Af Örgütü ve daha başka insan hakları kuruluşları bu ülkedeki insan hakları ihlalleriyle ilgili oldukça kabarık raporlar yayınladılar.

Ülkede İslâmiyet: Suudi Arabistan yönetiminin uyguladığı sıkı baskı politikası ve örgütlenmeye karşı getirilen yasaklar bu ülkede örgütlü ve serbest bir İslâmî faaliyete imkân vermemektedir. Faaliyet yürüten kuruluşların tamamı devlete bağlıdır ve devletin resmî politikasını savunmak zorundadır. 100 bin kişilik bir orduya sahip olan Suudi Arabistan’ın 300 bin kişinin çalıştığı bir istihbarat örgütünün bulunması dolayısıyla cemaat çalışmaları yürütülmesi de oldukça zor olmaktadır. Başta Müslüman Kardeşler olmak üzere kendi ülkelerinde İslâm’ı devlete hâkim kılmayı amaçlayan cemaatlerin Suudi Arabistan’da faaliyette bulunması yasaklanmıştır. İbnu Abdil-Vehhab’in görüşlerine dayandırılan resmî davet çalışmalarının amacı ise Suud yönetiminin izlediği politikaya bir meşruiyyet zemini oluşturmak ve özellikle gençler arasında resmî sansürden geçmemiş fikirlerin yayılmasına fırsat vermemektir.

Manevî İklimlerde Suudi Arabistan

Bugün iki milyara yaklaşan İslâm dünyası için, Suudi Arabistan’daki mukaddes beldeler büyük bir anlam ifade ediyor. İslâm’ın beş ibadetinden biri olan Hac ibadeti, Mekke ve Medine şehirlerinin ziyaret edilmesini gerektiriyor. Bu nedenle, Suudi Arabistan’a gidip, hac ibadetini ifa etmek, her Müslüman’ın gönlünde yatan büyük bir arzudur. Acaba maddî imkânları olduğu halde bu arzusunu, kaç Müslüman yerine getirebiliyor? Ülkelerin göndereceği hacı vize sayıları için binde bir kota uygulanmaktadır. Bu kota nedeniyle milyonlarca hacca gitmek isteyen Müslüman hac için başvurduğu halde kendisine sıra gelmediği (kurada çıkmadığı) için bu ibadetini yapamamaktadır. Bunun sorumluluğu kimin üzerindedir?

    Suudi Arabistan’da, yaşanan bir diğer üzücü olay; kutsal şehirlerin, gayr-i Müslim ülkelerin ‘Evrensel Bir Pazar Yeri’ olmalarıdır. Hac farizasını yerine getiren her hacı adayı, ülkesine dönerken akraba ve dostları için hediyeler satın almaktadır. Satın aldıklarının üzerinde ise; ‘Made in USA’, ‘Made in Japan’, ‘Made in Germany’ gibi Müslüman olmayan ülkelerin markaları bulunmaktadır. Kutsal şehirlerde yeni düzenlemeler yapılarak hacı adayı sayılarındaki sınırlama kaldırılamaz mı? Hacılar, bir diğer Müslüman ülkenin imalatı olan eşyaları alamazlar mı? Tüm hacılar, Müslüman olmayan ülkelerin mallarını hac mevsiminde almazlarsa, ertesi yıl mal arzı durur. Böyle bir yol izlenerek mukaddes topraklar, gayr-i Müslim ülkelerin panayırı olmaktan kurtarılamaz mı?

    Bütün bunların temelinde şuurlu bir İslâm Birliği’ni inşa etme heyecanı olsa gerektir. Ve mesele, o heyecanı ülke ülke İslâm dünyasına verebilmektedir.[4]

Ekonomi: Suudi Arabistan ekonomisi birinci derecede petrole dayanır. Petrol ve doğal gazdan elde edilen gelirin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı %35’dir. Suudi Arabistan hacdan da önemli miktarda gelir sağlamaktadır. Suud yönetimi hacılardan ayakbastı parası, özel hizmet parası gibi çeşitli vergiler almaktadır. Tarım son yıllarda petrolden elde edilen gelirlerle nisbeten geliştirilmiştir. En çok üretilen tarım ürünleri tahıl ve çeşitli sebzelerdir. Seracılığın yaygınlaştırılmasına çalışılmaktadır. Başta hurma ve üzüm olmak üzere bazı meyveler de yetiştirilmektedir. Bazı bölgelerde hayvancılık da yaygındır. Tarım ve hayvancılıktan elde edilen gelirin milli gelir içindeki payı %6’dır.

Para Birimi: Suudi Arabistan Riyali

Kişi Başına Düşen Millî Gelir: 23.762 USD (2021)[5]

Dış Ticaret: İhraç ettiği ürünlerin başında petrol, petrol ürünleri, doğal gaz, hurma, çeşitli gıda maddeleri ve bazı sanayi ürünleri gelmektedir. İthal ettiği malların başta gelenleri ise askerî araç ve gereçler, uçak, ulaşım araçları ve yedek parçaları, makineler, elektrikli ve elektronik araçlar, gıda maddeleri, ilaç ve kimyasal maddelerdir. İthalatında birinci sırayı ABD, ihracatında ise Japonya alır. Bundan sonra Fransa, İtalya, Singapur, İngiltere, Hollanda, İsviçre, İsveç, Brezilya, Endonezya, Kanada, Pakistan ve Avustralya gelir.

Sanayi: Suudi Arabistan’ın sanayi kuruluşlarının başında petrol arıtma ve petrokimya tesisleri gelir. Üretime dayalı sanayi pek gelişmemiştir. Ancak son yıllarda bazı sanayi kollarının oluşturulması yolunda mesafe alınmıştır. Şimdiye kadar kurulmuş olan sanayi kuruluşları genellikle gıda, meşrubat, sigara, tekstil, dericilik, konfeksiyon, mobilya, ağaç işleri, kâğıt ve kırtasiye malzemeleri imalatı, plastik, çimento ve diğer inşaat malzemeleri üretimi, maden işleri, madeni ve toprak eşya üretimi, büro malzemeleri ve çeşitli mekanik ve elektrikli araçlar üretimi sektörleriyle ilgilidir. İmalat sanayisinin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı %9’dur. Çalışan nüfusun yaklaşık %11,5’i sanayi sektöründe iş görmektedir.

Enerji: Elektrik enerjisinin tamamı petrole dayalı termik santrallerden elde edilmektedir. Kişi başına yıllık elektrik tüketimi ortalama 3100 kw/saattir.

Ulaşım: Riyad’da ve ülkenin ticaret merkezi Cidde’de uluslararası birer havaalanı mevcuttur. İç ulaşımda kullanılan 23 havaalanı bulunmaktadır. Ancak kutsal şehir Mekke’de havaalanı yoktur. Bu şehirle hava bağlantısı Cidde üzerinden sağlanmaktadır. Basra körfezi kıyısındaki Dahran ve Demmam şehirleriyle, Kızıldeniz kıyısındaki Cidde’de dış dünyaya açılan birer büyük liman mevcuttur. Petrol ihracatı da bu limanlardan yapılmaktadır. 893 km’lik demiryolu, yarıya yakını asfaltlanmış olmak üzere 144.700 km’lik karayolu ağına sahiptir. Bu ülkede ortalama 3 kişiye bir motorlu ulaşım aracı düşmektedir.

Sağlık: Suudi Arabistan’da 300’e yakın hastane, 23.540 doktor, 1550 diş doktoru, 40.000 hemşire mevcuttur. 740 kişiye bir doktor düşmektedir.

Eğitim: Eğitim ücretsizdir. İlkokul 6 yaşında başlar ve 6 yıl sürer. Ortaokul ve lise dönemi de 6 yıl sürer. 9.000 ilkokul, 4200 genel ortaöğretim kurumu, 40 mesleki ortaöğretim kurumu bulunmaktadır. İlkokul çağındaki çocukların %65’i bu öğretimden yararlanabilmektedir. Bu oran ortaöğretim çağındaki çocuklarda %35’tir. 9’u üniversite olmak üzere 85 yüksek öğretim kurumu mevcuttur. Üniversite çağındaki gençlerden yüksek öğretim kurumlarına kayıt yaptıranların oranı %13’tür. Okuma yazma bilenlerin oranı ise %63’tür

İdari Bölünüş: Suudi Arabistan 13 idari bölgeye ayrılmıştır.

 

[1]   www.enfal.de (Kasım-2021 Erişimi)

[2]    www.oic-oci.org

[3]   www.enfal.de (Kasım-2021 Erişimi)

 

[4]  İslâm Dünyası, Ramazan Özey

[5]    www.ticaet.gov.tr (Kasım-2021 Erişimi)