اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ فَاَصْلِحُوا بَيْنَ اَخَوَيْكُمْ.

Foundation Islamic Union

İSLAM BİRLİĞİ VAKFI

وقف الاتحاد الإسلامي العالم

وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَمٖيعاً وَلَا تَفَرَّقُواࣕ

MÜSLÜMANLARIN KARŞILAŞTIKLARI GENEL İNSAN HAKLARI İHLALLERİ

MÜSLÜMANLARA KARŞI GENEL İNSAN HAKLARI İHLALLERİ

     2022 yılı Şubat ayında yapılan tespitlere göre son yıllarda dünya genelinde Müslümanların karşılaştıkları insan hakları ihlalleri şöyle sıralandı:

    1- Tüm dünyada ve özellikle Avrupa’da ırkçı söylemler Müslümanlara karşı şiddeti körüklemektedir.

   Bazı Avrupa ülkelerinde buna yönelik yasal adımlar atılmaya başlandı. Bu adımlar ve kullanılan siyasi dil İslam düşmanlığını adeta meşrulaştırıyor. Batı düşüncesi toplumun ilerlemesinin rekabette ve çatışmada gören bir anlayıştır. Sömürgecilik, ırklar arasında çatışmayı, Marksizm sınıflar arasında çatışmayı, aşırı milliyetçilik milletler arasında çatışmayı ve medeniyetler arasında çatışmayı körüklüyor. Bizim medeniyetimiz ise fertler ve toplumlar arasında uyumun, saygının ve dayanışmanın altını çiziyor.

    Birçok Avrupa şehrinde cami inşa etmenin veya mevcut camileri açık tutmanın ciddî mesele haline geldi.

   15 Mart 2019’da Yeni Zelanda’da Christchurch saldırısı Müslümanların dünyanın hiçbir yerinde güvende olmadıklarını gösterdi. Bu tarihin İİT Dışişleri Bakanları tarafından 2020’de Uluslararası İslâmofobi ile Mücadele Günü olarak belirlenmesi önemli bir adım oldu.  Ancak BM’de bir ilerleme sağlanamadı.

   2- Tüm dünyada Müslümanların hak ve hukukunu savunmak için birlikte yapmamız gereken çok iş var. Kardeşlerimize destek için bütün Müslüman ülkelere sorumluluk düşüyor. Özellikle Kıbrıs Türklerinin tecrit edilmesi ve Yunanistan’daki Türk azınlığın temel insan haklarından mahrum bırakılması gibi sorunlara birlikte çözüm aramamız gerekiyor.

   3- Doğu Türkistan’da Çin yönetimi, Doğu Türkistanlı Müslümanları nükleer denemelerinde kobay olarak kullanmıştır. Bölgede ilk olarak 16 Ekim 1964 tarihinde başlatılan nükleer denemelerin olumsuz etkileri yüzünden bölge insanı ölümcül hastalıklara yakalanmış, 20 bin özürlü çocuk dünyaya gelmiştir. Nükleer denemeler nedeniyle ölen Müslüman sayısının 210 bini bulduğu bilinmektedir. Binlerce insan ise sakat kalmış, binlercesi ise sarılık vebası, kanser gibi hastalıklara yakalanmıştır

   4- Filistin’de, işgal altındaki topraklarda yaşayan Filistinlilerin sıkıntılarını dünya gündeminde tutmaya devam edilmesi, Kudüs’ün statüsü ve Filistinli sivillerin korunması çabalarının BM’de takip edilip sonuçlandırılması gerekir.

   5- Müslüman düşmanlığının devlet politikaları haline dönüştüğünü görüyoruz. Son 20 yılda en yaygın ırkçılık biçimlerinden biri haline gelen İslam düşmanlığının tezahürlerine, bütün coğrafyalarda kamuda ve devlette sosyal ve geleneksel medyadan akademiye, uluslararası kuruluşlardan yargı organlarına kadar bütün mecralarda şahit oluyoruz. Unutulmamalıdır ki insanların dinini ya da inancını ifade etme özgürlüğü en temel insan haklarından biridir ve fertlerin temel hak ve özgürlüklerinin garanti altına alınması hukuk devletinin en öncelikli vasfı ve vazifesidir. .

   Yunanistan’ın Batı Trakya’daki Müslüman Türk azınlığa yönelik uygulamalarına Avrupa seyircidir Hiçbir vesile ile dile getirilmemektedir. İİT üyesi ülkelerin Atina’ya karşı güçlü bir tepki ortaya koyması gerekir.

   ‘Global ve siyasi bir liderliğe ihtiyaç var.’

Bağımsız Daimi İnsan Hakları Komisyonu Dönem Başkanı ve Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanı Hacı Ali Açıkgül, Filistinlilerin bağımsız devlet olma hakkının İsrail tarafından engellendiğini belirterek ayrılıkçı politikalarla bütün uluslararası hukukun hiçe sayıldığını ifade etti.

   Milyonlarca kadın, çocuk ve mültecinin insan hakları ihlallerinden etkilendiğini söyleyen Açıkgül, ‘Müslümanlar dünyanın birçok yerinde siyası, kültürel, sosyal ve eğitim alanında ayırımcılığa maruz kalıyorlar. Müslümanlara yönelik politikalar hem bireysel hem de toplumsal ölçekte cereyan ediyor. Bu tür tavırlar doğal olarak düşmanlığı ve şiddeti artırmaktadır.’ dedi.

   Açıkgül, ayrımcılığın ortadan kaldırılması için kapsamlı medeniyetler ortaklığına ihtiyaç olduğunu dile getirerek şöyle devam etti:

‘Ön yargıların üstesinden gelmek için daha uzlaşıcı bir toplumun oluşturulması için uluslararası toplumun adalet ve eşitlik gibi değerleri gündeme getirmesi lazım. Biz din, ırk ve kültür bazlı çeşitliliğe inanıyoruz ve insan haklarını korumak ve savunmak için Filistin’de, Keşmir’de ve diğer ülkelerdeki ihlallere karşı mücadele etmek için çalışıyoruz. Eğer insan hakları konusunda toplumsal farkındalık yaratabilirsek Müslümanlara yönelik hak ihlallerini de karşılıklı bir kardeşlik ekseninde çözebiliriz.’

   ‘Müslümanları çok kolay bir hedef olarak görüyorlar.’

Filistin Dışişleri Bakan Yardımcısı Ammar Hicazî, Müslümanların dünyanın birçok yerinde ayrımcılığa, tehcire ve nefret söylemlerinden kaynaklı saldırılara maruz kaldığını belirterek bunu kınamakla yetinilemeyeceğini, nedenlerinin sorgulanması gerektiğini dile getirdi.

   Müslümanların sorunlarının çözümü için birlikte hareket etmek yerine diğer uluslararası örgütlerden çözüm bulmaya çalışıldığına dikkati çeken Hicazi, ‘Şu soruyu özellikle sormak istiyorum: Neden İİT ülkeleri bu sorunu çözmek, kardeşlerine yardım etmek için ortak bir duruş ortaya koymuyor?’ dedi.

   ‘İnsan hakları maalesef Müslümanlar söz konusu olunca göz ardı ediliyor.’

Adalet Bakan Yardımcısı Yakup Moğul, insanların doğuştan gelen temel hak ve özgürlüklerinin dokunulmaz olduğunu vurgulayarak ‘İnsan hakları tüm dünyada büyük sınavlardan geçiyor. İnsan hakları alanında yaşanan bu zorluklar daha ziyade Müslümanlar tarafından hissedilmektedir. İnsan hakları standartları maalesef Müslümanlar söz konusu olunca göz ardı ediliyor.’ diye konuştu.

   Moğul, Kudüs’ten Arakan’a, Sudan’dan Batı Trakya’ya, Yemen’den Libya’ya kadar birçok coğrafyada Müslümanların ağır insan hakları ihlalleri ile karşı karşıya kaldığını söyledi.

   Dünya genelinde olduğu gibi Avrupa’da da Müslümanlara yönelik ayrımcılık ve nefret söyleminin arttığına değinen Moğul şu ifadeleri kullandı:

   ‘Peygamberimizin karikatürlerinin yayımlanması, kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in yakılması, Müslüman kadınların giyimlerine yönelik kısıtlamalar, cami ve Müslüman mezarlıklarına yönelik saldırılar girerek artmaktadır. 35 milyon Müslüman’ın yaşadığı bu kıtada Müslümanlara yönelik insan hakları ihlalleri kesinlikle kabul edilemez. Zira hangi gruba, dine, milliyete, ırka sahip olunduğuna bakılmaksızın nefret söylemine genel tavır takınılması ve tepki gösterilmesi gerektiğine inanıyoruz.’

   Son günlerde Yunanistan tarafından Batı Trakyalı Türklere yönelik ihlallere de değinen Moğul, Avrupa İnsan hakları Mahkemesinin bu ihlallere sessiz kaldığını belirtti.

    Moğul, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yönelik ambargolara da dikkati çekerek İİT’nin KKTC ile iş birliğini de gündemine taşıması gerektiğini söyledi.