Pakistan
Resmî adı: Pakistan İslâm Cumhuriyet (PK)
Başkenti : İslâmabad
Önemli Şehirleri: Lahor, Karaçi, Faisalabad, Peşaver, Haydarabad
Yüzölçümü : 881.913 km2
Nüfusu : 212.500.000 (2021)[1]
Etnik Yapı: Pakistan değişik etnik unsurların bir arada yaşadığı bir ülkedir. En kalabalık olanlar nüfusun yaklaşık %60’ını oluşturan Pencabilerdir. Pencabilerin bir kısmı da Hindistan’da yaşamaktadır. Hint-İran dilleri grubuna dahil olan Pencap dilini konuşmaktadırlar. Günümüzde Pencap dili Urducaya karışmıştır. Pencabilerin %99’a yakını Müslüman ve geneli Sünnî Hanefîdir. Pencabilerden sonra %11 orana sahip olan Sindliler gelir. Sindçe adlı bir dilleri vardır. Pakistan’daki Sindlilerin %93’ü Müslüman, onların da büyük çoğunluğu Sünnî az bir kısmı İsmailî’dir. Onlardan sonra gelenler %9 orana sahip olan Peştunlardır. Onlardan sonra %6,3 oranındaki Urdu dili konuşan halklar gelir. Urduca konuşanlar homojen bir etnik unsur değildir. Hindistan ve Bangladeş’e de yayılmışlardır. Pakistan’daki Urdu halkların %85’i Müslümandır. Onlardan sonra gelen Jatlar %6 orana sahiptirler. Çoğunluğu Hindistan’da yaşayan Jatları Hint Yarımadası’nın çingeneleri olarak nitelemek mümkündür. Pakistan’daki Jatlar artık yerleşik hayat sürmektedirler. Hindistan Jatlarının çoğu Sih veya Hindu olmasına rağmen Pakistan’dakilerin tamamına yakını Müslümandır. Ardından %2.6 orandaki Beluciler gelir. Belucilerin kendilerine özel bir dilleri vardır. Pakistan’daki Belucilerin tamamı Müslümandır.
Dil: Resmî dil Urduca ve İngilizce’dir. Etnik unsurların dilleri de konuşulmaktadır
Din: Resmî din İslâm’dır. Halkın %97’si Müslümandır. Müslümanların %97.5’i Sünnî ve Sünnîlerin de büyük çoğunluğu Hanefidir. %1,1’i Caferiye şiası, %1,1’i de İsmailiye şiasıdır. %0,3 oranında da Kadiyanî vardır. Kadiyanîler Müslümanlardan sayılmakla birlikte bazı düşünceleri İslâm’ın temel ilkelerine aykırıdır. Bu yüzden ilim adamlarının çoğu onları İslâm’ın dışında görmektedir. %1,4 oranında Hıristiyan vardır. Hıristiyanların yarısı Protestan, yarısı Katoliktir. %1,3 oranında Hindu vardır. Geriye kalanı da Zerdüştlerle Budistler oluşturmaktadır.
Coğrafî Durumu: Güney Asya ülkelerinden olan Pakistan, kuzeyden Afganistan ve Çin, doğudan Çin, güneyden Hint Okyanusu, batıdan İran ile çevrilidir. En önemli akarsuları İndüs ırmağı ve kollarıdır. Topraklarının %26’sı tarım alanı, %6’sı otlak, %4’ü orman ve çalılıktır. Tarıma elverişli arazileri daha çok İndüs ırmağıyla onun kollarının yataklarında yer almaktadır. Kuzey ve batı kısmı dağlıktır. Pakistan’da kısmen kurak ve sıcak bir iklim hâkimdir.
Yönetim Şekli: Yönetim şekli: Çok partili demokratik sistemle yönetilen federal bir cumhuriyettir. Ülke 14 Ağustos 1973’te yürürlüğe konan anayasayla yönetilmekte ve anayasa ülkedeki rejimi federal İslâm cumhuriyeti olarak tanımlamaktadır. İki meclisli bir parlamenter sistemi vardır. Birinci meclis 87, ikinci meclis 217 üyeden oluşur ve parlamenterler serbest genel seçimlerle belirlenir.
Üyesi Olduğu Uluslararası Kuruluşlar: BM, İİT[2], İngiliz Uluslar Topluluğu, IMF, İslâm Kalkınma Bankası gibi uluslararası örgütlere üyedir.
Siyasî Partiler: Pakistan’da 30’dan fazla siyasi parti bulunmaktadır: Pakistan Halk Partisi: Binazir Butto’nun liderliğindeki bu parti batı yanlısı laik bir anlayışı savunmaktadır. Bir dönem sosyalist bir anlayışı savunuyordu. Bugün gene sosyalist bir ideolojinin savunucusu gibi görünmeye çalışıyorsa da batıcı liberal anlayışa daha yakındır. Pakistan İslâmî Cephe Partisi: Ebu’l-Alâ el-Mevdûdî’nin kurmuş olduğu İslâm Cemaati’nin siyasî teşekkülüdür. Genel başkanı Kadı Hüseyin Ahmed’dir. İslâmî Birlik Partisi: Nevaz Şerif’in liderliğindeki bu parti liberal ve muhafazakâr bir anlayışa sahiptir. İslâm Âlimleri Cemiyeti: Mevlânâ Fazlu’r-Rahman’ın liderliğindeki bu cemiyet geleneksel bir İslâmî siyasî anlayışa sahiptir..
Tarihi: Hint Yarımadası’na İslâm’ı ilk götürenler sufilerle Müslüman tüccarlardır. Hindistan topraklarının İslâm devleti tarafından fethi ise 712-714 yılları arasında Haccac-ı Zalim olarak bilinen Haccac ibnu Yusuf es-Sakafi’nin gönderdiği Muhammed bin Kasım’ın komutasındaki ordular tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu fetihten sonra yarımadada İslâm hızla yayılmaya başladı. Müslüman Arapların yarımada üzerindeki hâkimiyetleri 300 yıl kadar sürdü. 1001 yılında Gazneli Mahmud’un Pencab hükümdarıyla girdiği meydan savaşını kazanmasından sonra yarımada tedrici bir şekilde Türklerin eline geçmeye başladı. Gaznelilerin bölgedeki hâkimiyetleri 1187’ye kadar sürdü. Timuroğulları’nın yönetimi 1858’e kadar sürdü. Timuroğulları’nın Hindistan yarımadasındaki hâkimiyetlerinin devam ettiği sırada, 18. yüzyılın sonlarından itibaren İngiliz sömürgeciler Hind yarımadasını tehdit etmeye, bazı önemli noktalara saldırılar düzenlemeye başladılar. 1800 yılında Allahâbâd şehri İngiliz işgalcilerin eline geçti. Daha sonra içerilere doğru iyice girerek yarımadanın tamamına yakınını işgal ettiler. 1857’de işgale karşı çıkan halk ayaklanması İngilizler tarafından şiddetle ve pek çok kan akıtılarak bastırıldı. İngilizler 1858’de de Timuroğulları’nın hâkimiyetine tamamen son verdi ve son Timuroğulları sultanı Bahadır Şah’ı Rangun’a sürgün ettiler. İşgalciler 1857 halk ayaklanmasındaki bütün maddi zararlarının bilançosunu çıkararak tamamını Hindistan halkına ödettirdiler. İngilizler Hindistan’ı işgal ettikten sonra yarımadanın bütün maddi zenginliklerini İngiltere’ye taşımak amacıyla Doğu Hindistan Şirketi adında bir şirket kurdular. Bu şirket sadece ticari bir kuruluş değildi. Geniş idari yetkilere ve imkânlara sahip olduğu gibi bir de ordusu vardı. İngilizler Hint yarımadasında en çok Müslümanları ezmeye çalışmışlardır. Çünkü işgal ve sömürgeci uygulamalar karşısında en çok direnenler Müslümanlardı. İngiliz baskısına karşı Müslümanlar da bağımsızlık yolundaki çabalarını artırdılar. 1906’da kısa adı Müslim Lig olan Tüm Hindistan Müslümanları Birliği adlı bir örgüt kuruldu. Ünlü Müslüman şair Muhammed İkbal ile etkili siyaset adamı Muhammed Ali Cinnah’ın bu birliğe katılmasıyla birlik daha da güç kazandı. Müslim Lig başlangıçta Müslümanların Hindularla aynı haklara sahip olması için mücadele ediyordu. Ancak zaman içinde Müslümanların ayrı bir devlet kurması fikri güç kazandı ve 1940 Lahor toplantısında Müslümanların çoğunlukta olduğu bölgelerde Hindistan’dan ayrı bağımsız bir devlet kurulması için çalışılması kararlaştırıldı. Tarihte Hindular tarafından sürekli horlanan ve İngiliz işgali döneminde de ikinci sınıf vatandaş durumuna düşürülen Müslüman kitle bu yöndeki çabaları destekledi ve 14 Ağustos 1947’de Hindistan’dan bağımsız Pakistan devletinin kuruluşu ilan edildi. Başlangıçta Bangladeş de Doğu Pakistan adıyla bu devlete bağlıydı. Ancak 1971’de Pakistan’dan ayrıldı. Bağımsızlık sonrasında ilk cumhurbaşkanlığına "Büyük önder" diye anılan Muhammed Ali Cinnah getirildi. O’nun cumhurbaşkanlığı 11 Eylül 1948’e kadar sürdü. 5 Temmuz 1977’de Orgeneral Muhammed Ziyaü’l-hak bir askeri darbe gerçekleştirerek Butto ve Çavdara yönetimine son verdi. Butto 4 Nisan 1979’da askerî yönetim tarafından idam edildi. Muhammed Ziyaü’l-Hak, Butto döneminde yürürlükten kaldırılan İslâmî hükümleri yeniden uygulamaya koymak, ülkenin İslâmî kimliğinin yeniden güçlendirmek ve bütün Pakistan genelinde İslâmî çalışmaları artırmak için önemli faaliyetlerde bulundu. Ziyaü’l-Hak’ın en önemli hizmeti ise Afganistan’daki İslâmî cihada verdiği destektir. Ziyaü’l-Hak, 17 Ağustos 1988’de, uçağının bir suikast sonucu düşmesi üzerine hayatını kaybetti. 16 Kasım 1988’de yapılan genel seçimlerde Zülfikar Ali Butto’nun kızı Binazir Butto’nun liderliğindeki Pakistan Halk Partisi 93 üyelik kazanarak birinci parti oldu. Seçimlerden sonra da hükümeti kurma görevi bu partiye verildi. Butto Muhacir Ulusal Hareketi ve bağımsız milletvekillerinin desteğiyle hükümet kurdu. Butto hükümeti Eylül 1990’da bazı yolsuzluklara karıştığı gerekçesiyle cumhurbaşkanı Gulam İshak Han tarafından görevden alındı. Cemaat-i İslâmiye’de içinde olmak üzere İslâmcı ve muhafazakâr kesimden birkaç siyasî oluşumu temsil eden İslâmî Demokratik İttifak ise 107 üyelik kazandı. Seçimlerden sonra hükümeti İslâmî Demokratik İttifak’ın lideri Nevaz Şerif kurdu. Ancak cumhurbaşkanı Nevaz Şerif hükümetini 18 Nisan 1993’te görevden aldı. Bu tarihte anayasa mahkemesinin kararıyla Nevaz Şerif hükümeti yeniden işbaşına geldi. 16 Temmuz 1993’te cumhurbaşkanı Gulam İshak Han da ve başbakan Nevaz Şerif birlikte istifa ettiler. Bu tarihten sonra Muin Kureyşi’nin liderliğinde yeni bir geçici hükümet oluşturuldu. 6 Ekim 1993’te gerçekleştirilen erken genel seçimlerde Pakistan Halk Partisi parlamentoda 86 üyelik kazanarak birinci parti oldu ve bağımsızlarla işbirliği yaparak 19 Ekim 1993’te hükümeti devraldı.[3]
İç Problemleri: Pakistan’ın kuruluşundan sonra Hindistan’dan göç eden ve kendilerine "muhacir" denen bir grubu yönlendirmek amacıyla ortaya çıkan ayrılıkçı siyasî hareket ülkede bir iç sorun oluşturmaktadır.
Dış Problemleri: Pakistan sürekli Hindistan tehdidi altındadır. Hindular Pakistan’ın kurulmasından memnun kalmadılar. Günümüzde iki ülke arasındaki meselenin mihverini Keşmir sorunu oluşturmaktadır. Keşmir’in bir bölümü Pakistan yönetimindedir ve burası "Azâd Keşmir (Özgür Keşmir)" olarak adlandırılmaktadır. Ancak önemli bir kısmı hâlâ Hindistan işgali altındadır. Hindistan işgali altındaki Keşmir’in de nüfusunun %80’den fazlası Müslümandır. BM Keşmir halkı arasında Pakistan veya Hindistan’dan hangisini tercih ettikleri konusunda bir referandum yapılmasını kararlaştırdığı halde Hindistan bu kararı uygulamadı. Hindistan Keşmir’deki Müslümanları ağır bir zulüm ve işkence ile yönetim altında tutmaktadır. Hindistan sahip olduğu nükleer silah gücüyle de Pakistan için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.
Ülkede İslâmiyet: Pakistan’daki İslâmî cemaatlerin en güçlü olanı Cemaat-i İslâmiye’dir. Bu cemaatin temelleri daha Pakistan kurulmadan önce, 26 Ağustos 1941’de İmam Ebu’l-A’lâ el-Mevdudî ve 75 arkadaşı tarafından Lahor’da atıldı. Cemaat düşünce ve çalışma sistemi yönünden Müslüman Kardeşler cemaatine çok yakındır. Ancak bu cemaatin bir kolu değildir. Cemaat-i İslâmiye’nin Keşmir, Hindistan ve Bangladeş’te de faaliyetleri vardır. İlk emiri kurucusu Ebu’l-A’lâ el-Mevdudi’ydi. O’nun 1972’de hastalığı dolayısıyla cemaatle ilgilenememesi üzerine emirliğe Tufeyl Muhammed seçildi. O’nun 1987’de yaşlılığı ve hastalığı dolayısıyla bu görevi bırakmasından sonra da Kadı Hüseyin Ahmed emirliğe seçildi. Cemaat-i İslâmiye’nin amacı Pakistan’a İslâm düzenini hâkim kılmaktır. Eğitim faaliyetlerine ağırlık vermektedir. Son seçimlerden önce Pakistan İslâmî Cephe Partisi adıyla bir siyasî parti de kurarak seçime katıldı. Ancak seçim sonuçları cemaatin halk tabanına kendini yeterince tanıtamamış olduğunu ortaya çıkardı. Üniversite gençliği arasında ise güçlüdür. Cemaate bağlı Pakistan Müslüman Öğrenciler Birliği ülkenin en güçlü öğrenci örgütüdür. Halk içinde Cemaat-i İslâmiye’den sonra en geniş desteğe sahip olan İslâmî grup Tebliğ Cemaati’dir. Bu cemaat üniversite gençliği arasında etkili olmasa da halk arasında daha geniş bir desteğe sahiptir. Tebliğ Cemaati’nin en önemli özelliği sünnete ağırlık vermesi ve siyasî faaliyetlerden uzak durmasıdır.
Ekonomi: İngilizler işgal dönemlerinde Müslümanların yoğun olarak yaşadığı bugünkü Pakistan topraklarını ihmal ettiklerinden Pakistan kuruluşundan sonra ekonomik gelişmesini bir bakıma sıfırdan başlattı. Bugünkü Pakistan’ın ekonomisi büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa dayanır. Bu sektörlerden elde edilen gelirin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı %23’tür ve çalışan nüfusun %44,5’i bu alanlarda iş görmektedir. Başta gelen tarım ürünleri pirinç, tahıl, jüt, çay, kauçuk ve çeşitli meyve ve sebzelerdir. Tarım alanları genellikle akarsu yataklarında olduğundan sulu tarım yaygındır. Devlet de sulama teknolojisine ağırlık vermektedir. Balıkçılık da yaygındır.
Para birimi: Pakistan Rupisi (PKR)
Kişi Başına Düşen Millî Gelir: 1.260 USD[4]
Dış Ticaret: İhraç ettiği ürünlerinin başında jüt, doğal gaz, tarımsal hammaddeler ve bazı gıda maddeleri gelir. İthal ettiği malların başında da makineler, savunma araçları, ulaşım araçları ve yedek parçaları, kimyasal maddeler, gıda maddeleri ve dayanıklı tüketim maddeleri gelir. Dış ticaretinde birinci sırayı Japonya alır. Japonya’dan sonra ABD ve çeşitli Avrupa ülkeleri gelmektedir.
Sanayi: Mevcut sanayi kuruluşları genellikle hafif ve orta sanayi kuruluşlarıdır. Jütü işleyen fabrikalar bunların başında gelir. Şeker, tekstil, kimyasal madde, çimento, iplik, gübre, kâğıt fabrikaları ve benzeri fabrikalar bulunmaktadır. Ayrıca tarım makinelerinin üretildiği fabrikalar ve gemi inşa atölyeleri de kurulmuştur. Küçük sanayi kuruluşları ise ülkenin her tarafına yayılmıştır..
Enerji: Elektrik enerjisinin %60,5’i termik santrallerden, %38,7’si hidroelektrik santrallerinden, %0.8’i de nükleer santrallerden elde edilmektedir. Kişi başına yıllık elektrik tüketimi ortalama 390 kw/saattir.
Ulaşım: Peşaver, Karaçi ve Ravalpindidekiler uluslararası trafiğe açık olmak üzere, tarifeli sefer yapılan 35 havaalanı vardır. Karaçi ve Çitagong’da ithalat ve ihracatta kullanılan birer büyük liman bulunmaktadır. Pakistan 100 grostonun üstünde yük taşıyabilen 75 gemiye, 8800 km. demiryoluna, 65.000 km.’si asfaltlanmış olmak üzere 140.100 km. karayoluna sahiptir. Bu ülkede ortalama 132 kişiye bir motorlu ulaşım aracı düşmektedir.
Sağlık: Pakistan’da 11.700 hastane, 54.200 doktor, 2100 diş doktoru, 20.100 hemşire mevcuttur. 2.362 kişiye bir doktor düşmektedir.
Eğitim: Eğitim ücretsizdir. 130 bin ilkokul, 14 bin genel ortaöğretim kurumu, 950 meslekî ortaöğretim kurumu, 21 üniversiteyle birlikte 740 yüksek öğretim kurumu vardır. Üniversite çağındaki gençlerden üniversiteye kayıt yaptıranların oranı %5,
İdarî Bölünüş: 5 eyaletten ve 17 ilden meydana gelir. Eyaletler: Pencab (başkenti: Lahor), Sind (başkenti: Karaçi), Pathanistan (başkenti: Peşaver), Belucistan (başkenti: Keta), Azâd Keşmir (başkenti: Batı Keşmir).
[1] www.ticaret.gov.tr (Kasım-2021 Erişimi)
[2] www.oic-oci.org
[3] www.enfal.de (Kasım-2021 Erişimi)
[4] www.ticaret.gov.tr (Kasım-2021 Erişimi)