اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ فَاَصْلِحُوا بَيْنَ اَخَوَيْكُمْ.

Foundation Islamic Union

İSLAM BİRLİĞİ VAKFI

وقف الاتحاد الإسلامي العالم

وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَمٖيعاً وَلَا تَفَرَّقُواࣕ

BAĞIMSIZ İSLAM DEVLETLERİ

Türkiye

TÜRKİYE

 

Resmi Adı: Türkiye Cumhuriyeti (TR)

Başkenti   : Ankara

Önemli şehirleri: İstanbul, İzmir, Konya, Bursa, Adana, Diyarbakır, Erzurum, Trabzon,

                              Samsun, Manisa, Van, Kahramanmaraş, Kayseri,  Gaziantep, Denizli.

Yüzölçümü: 780.000 km2.

Nüfusu        :   85.000.000 (2021). Ortalama ömür 74 yıldır.

Etnik Yapı  : Türkiye’deki nüfusun %80’i Türk, %18’i Kürt, %1’i Arap, %0.74’ü Bosnalı, %0.38’i Çerkez, %0.38’i Pomak, kalanı ise diğer etnik unsurlardır. Türklerin % 99.9’u (Sünnî Hanefi, az miktarda Şii-Caferi), Kürtlerin tamamı (Sünni Şafii), Arapların %90’ı (Sünni Şafii ve Hanefi), Bosnalıların, Çerkezlerin, Pomakların ve Arnavutların tamamı (Sünni Hanefi). Ermeniler ve Rumlar ise Ortodoks Hıristiyan’dır.

Dil: Resmi dil Türkçe’dir. Kürtçe ve Arapça da konuşulmaktadır.

Din: Resmi din İslâm’dır. Nüfusun %99,2’si Müslümandır. Müslümanların çoğunluğu Sünnî, bir kısmı Şii Caferi, bir kısmı da Alevî’dir.

Coğrafi Durumu: Topraklarının büyük bir kısmı Asya, az bir kısmı da Avrupa kıtasında bulunan Türkiye, kuzeyden Karadeniz, kuzeydoğudan Gürcistan, doğudan Ermenistan ve İran, güneyden Irak, Suriye ve Akdeniz, batıdan Ege Denizi, kuzeybatıdan da Yunanistan ve Bulgaristan ile çevrilidir. Ege Denizi ve Karadeniz’le bağlantısı olan Marmara Denizi Türkiye sınırları içinde kalmaktadır. En yüksek yerleri Ağrı Dağı (5165 m.), Erciyes Dağı (3916 m.) ve Kaçkar Dağı (3734 m.)’dır. En önemli akarsuları Kızılırmak, Yeşilırmak, Fırat, Dicle, Sakarya, Çoruh, Gediz ve Büyük Menderes ırmaklarıdır. Bunların dışında da küçüklü büyüklü pek çok akarsuyu mevcuttur. Türkiye sınırları içinde aynı zamanda birçok göl bulunmaktadır. Bunların başında Van gölü ve Tuz gölü gelir. Topraklarının %35’i tarım alanı, %11’i otlak, %26’sı ormandır. Akdeniz, Ege denizi kıyıları, Orta Anadolu ve Avrupa kıtası içinde bulunan Trakya bölgesi genellikle ovadır. Akdeniz kıyısındaki ovayla Orta Anadolu ovasını birbirinden ayıran şerit üzerinde Toroslar adı verilen sıradağ kütlesi bulunmaktadır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi ve Karadeniz kıyısı nispeten dağlıktır. Türkiye iklimi bölgelere göre farklılık arz eder. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kışlar sert, yazlar kısmen yağmurlu, Orta Anadolu’da kışlar soğuk, yazlar kurak, Karadeniz bölgesinde kışlar soğuk yazlar yağışlı, Ege bölgesinde kışlar ılımlı ve yağışlı yazlar sıcak geçer. Akdeniz bölgesinde de Akdeniz iklimi hâkimdir. Orta Anadolu’da yer alan başkent Ankara’da yıllık sıcaklık ortalaması 11,7 derece/yıllık yağış ortalaması 371 mm.dir. Akdeniz kıyısındaki Adana’da bu oran 18,8 derece/641 mm.dir.

Yönetim Şekli: Türkiye’de çok partili demokratik sisteme dayalı laik bir cumhuriyet rejimi hâkimdir. Yasama yetkisi üyeleri genel seçimlerle belirlenen 600 üyeli TBMM’dedir. Yürürlükteki anayasa 7 Kasım 1982’de askerî yönetimin sürdüğü dönemde halkoyu ile kabul edilmiştir. Anayasada birçok değişiklik yapılarak halkoyuna sunulmuştur.

Üyesi Olduğu Uluslararası Kuruluşlar: Türkiye, BM, İİT[1], IMF, İslâm Kalkınma Bankası İnterpol, WHO, İLO gibi uluslararası örgütlere üyedir.

Tarihi: İslâm ordularının bugünkü Türkiye topraklarına akınları Emevî halifelerinin ilki olan Muaviye (r.a.) döneminde başlamıştır. Bu dönemde Anadolu toprakları, başkenti bugünkü İstanbul olan Bizans İmparatorluğu’nun hâkimiyetindeydi. Anadolu topraklarını fethetmekten çok Bizans hâkimiyetini zayıflatmayı amaçlayan bu akınlarda Ankara’ya kadar gelinmişti. Yine Muaviye (r.a.) döneminde 669’da, o zaman Bizans İmparatorluğu’nun başkenti olan (Constantinople-İstanbul) kuşatma altına alınmıştır. Kuşatma 669 yazı boyunca devam etmiş ve kış gelince İslâm orduları Suriye’ye dönmüşlerdi. Muaviye (r.a.) döneminde 674’te İstanbul için ikinci bir akın düzenlendi. Bu akında İslâm orduları kışları Kapıdağ’da geçirmek yazları İstanbul’a yönelik saldırılar düzenlemek suretiyle yedi yıl mücadele etmiş ancak fetih gerçekleştirilememiştir. Emeviler döneminde Anadolu’ya yönelik akınlar sonunda Fırat ırmağının doğusunda kalan kısım fethedildi ve bu bölgede bir eyalet kuruldu. Tarsus’un doğusunda kalan Toroslar’ın güneyi de o dönemde İslâm devletinin topraklarına katıldı. Anadolu’ya yönelik akınlar Abbasiler döneminde de sürdü. . Diyarbakır’da 869’da Abbasiler’e bağlı Şeyhiler emirliği kuruldu. Yöneticileri Arap olan bu hanedanlık 899’a kadar hüküm sürdü. 990’da yine Diyarbakır merkezli olarak Kürtler tarafından yönetilen Mervaniler emirliği kuruldu. Bu emirlik de dolaylı bir şekilde Abbasiler’e tabiydi ve 1096 yılına kadar ayakta kaldı. 990’da Harran merkezli ve Abbasilere bağlı yöneticileri Arap olan Numeyriler emirliği kuruldu ve 1086’ya kadar ayakta kaldı. Anadolu’da en geniş çaplı fetih hareketi ve Anadolu yarımadasının İslâmlaştırılması faaliyetleri Selçuklular döneminde başlamıştır. Anadolu’nun kapıları Selçuklu hükümdarı Alp Arslan’ın komutasında 1071’de gerçekleştirilen Malazgirt zaferiyle açıldı. Bu zaferi izleyen beş yıl içinde Anadolu’nun büyük bir kısmı Selçukluların hâkimiyetine geçti. Selçuklular Marmara denizi yakınındaki İznik’i de ele geçirdi ve 1074’te burayı taht şehri yaparak Anadolu Selçuklu Devleti’ni kurdular. 1097’de Haçlı seferlerinin başlaması üzerine taht şehri Konya oldu. I. Haçlı seferiyle Anadolu’nun batısı yeniden Bizans yönetimine geçti. Haçlı seferleri karşısında Anadolu Selçuklu devleti çetin bir mücadele vermiştir. Selçukluların Anadolu’yu ele geçirmelerinden sonra Anadolu’nun bazı yörelerinde Selçuklu idaresine bağlı beylikler hüküm sürdü. Anadolu Selçuklu Devleti 1242’ye kadar sınırlarını sürekli genişletmiş ve bu tarihte en geniş sınırlarına ulaşmıştır. Bu tarihten sonra Moğol saldırıları karşısında zayıf düştü. Moğolların 1258’de Bağdad’ı alarak Abbasi hilafetine son vermeleri Anadolu Selçuklu devletine ikinci bir darbe vurdu. Selçuklu yönetiminin zayıflaması üzerine Anadolu parçalanmaya başladı ve bu yönetime bağlı beylikler bağımsız birer devlet oldular. Selçuklu Devleti 1308’de sadece Konya’ya kapanmış, 1318’de de tamamen tarihe karışmıştır. Bunlardan Karamanoğulları başlangıçta diğerlerine göre güçlüydü. Ancak asıl öne çıkan, 1299 yılında Söğüt ve yöresinde kurulmuş olan Osmanlı Beyliği oldu. Osmanlı Beyliği zamanla sınırlarını genişleterek Anadolu’da kurulmuş beyliklerin çoğunun topraklarını kendi topraklarına kattı. Osmanlılar sadece Anadolu sınırları içinde kalmayarak Asya ve Avrupa’da geniş bir alana yayıldılar. 1453’te II. Mehmed’in (Fatih Sultan) komutasında Bizans İmparatorluğu’nun taht şehri İstanbul’un fethedilmesiyle Osmanlı Devleti bir dünya devleti sıfatı kazandı ve diğer ülkelere karşı üstünlük sağladı. 1517’de Yavuz Sultan Selim döneminde gerçekleştirilen Mısır seferinde Kahire’nin ele geçirilmesiyle hilafet de Osmanlılara geçti. Osmanlı Devleti I. Dünya savaşından sonra dağıldı ve saltanat sadece taht şehri olan İstanbul’a sıkıştırıldı. Anadolu toprakları Yunan, Rus, Fransız ve İngiliz işgal kuvvetleri arasında paylaşıldı. Bu işgale karşı Anadolu halkı milli kurtuluş mücadelesi başlattı. Bu mücadele sonunda işgal kuvvetleri Türkiye topraklarından çıkarıldı. 23 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan anlaşmasıyla kurulacak yeni Türkiye devletinin sınırları belirlendi. 29 Ekim 1923’te de Ankara’da Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ilan edildi. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal oldu ve 10 Kasım 1938’de ölünceye kadar da bu görevde kaldı. Mustafa Kemal 3 Mart 1924’te hilafeti kaldırdı. 4 Mart 1924’te çıkarılan Tevhidi Tedrisat Kanunu’na dayanılarak medreseler kapatıldı. Ayrıca birçok yeni kanun çıkarılarak giyim kuşamdan, yazıya birçok alanda değişiklik yapıldı. Mustafa Kemal’den sonra cumhurbaşkanı İsmet İnönü oldu. Onun döneminde 1946’da çok partili sisteme geçildi. 1950’de yapılan seçimleri muhalefetteki Demokrat Parti’nin ezici çoğunlukla kazanmasıyla İnönü’nün cumhurbaşkanlığı da sona erdi ve yerine Celal Bayar cumhurbaşkanı seçildi. Demokrat Parti dönemi 27 Mayıs 1960 askeri darbesiyle sona erdi. Bu darbeden sonra İnönü yeniden öne çıkma fırsatı buldu ve 15 Ekim 1961 seçimlerinden sonra onun başkanlığında bir koalisyon hükümeti kuruldu ve 1965’e kadar iktidarda kaldı. 1965 sonrasında değişik partilerin önderliğinde çeşitli hükümetler kuruldu. Türkiye bundan sonra 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980’de iki ayrı askeri darbe daha yaşadı. 1980 askerî darbesinin lideri Kenan Evren 1982’de kendini cumhurbaşkanı seçtirdi. O’nun cumhurbaşkanlığı süresinin bitmesinden sonra 31 Ekim 1989’da Turgut Özal cumhurbaşkanı seçildi. O’nun 17 Nisan 1993’te ölümünden sonra da bu göreve Süleyman Demirel seçildi. 5 Mayıs 2000 tarihinde yapılan seçimlerle de bu göreve Ahmet Nejdet Sezer seçildi ve Demirel’in görevinin sona ermesinin ardından cumhurbaşkanlığı makamına geçti.

16 Ocak 1998’de Refah Partisi‘nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasıyla Millî Görüş geleneğinden gelen siyasiler Fazilet Partisi altında tekrar birleşti. Abdullah Gül liderliğindeki Yenilikçiler, Gelenekçiler ile Fazilet Partisi kongresinde başkanlık yarışına girdi. 14 Mayıs 2000 tarihinde düzenlenen kongreyi kaybeden Yenilikçiler yeni bir parti kurmaya karar verdiler. Hapisten çıkan Recep Tayyip Erdoğan‘ın da aralarına katılması ile Yenilikçiler 14 Ağustos 2001 tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisi kuruldu. Partinin kurucuları arasında Recep Tayyip ErdoğanAbdullah GülAbdüllatif Şenerİdris Naim ŞahinBinali Yıldırım ve Bülent Arınç bulunur. Bünyesinde Milli Nizam PartisiMillî Selamet Partisi-Refah Partisi-Fazilet Partisi-Saadet Partisi (Millî GörüşNecmettin Erbakan‘a yakın isimler), Anavatan Partisi (Turgut Özal‘a yakın isimler)[kaynak belirtilmeli]MHP (Alparslan Türkeş‘e yakın isimler), Demokrat Parti-Adalet Partisi-Doğru Yol Partisi-Demokrat Parti (merkez sağ ve Adnan Menderes‘e yakın isimler) ve CHP (Deniz Baykal‘a yakın isimler) kökenli isimler bulunuyordu. Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki ‘Erdemliler Hareketi’ ile 2001 yılında siyaset sahnesinde yerini alan AK Parti, çeşitli engellemelere rağmen reformlar ve seçim başarılarıyla dolu 20 yılı geride bıraktı.

    Siyaset sahnesine çıktıktan sonra 18 yılda girdiği tüm seçimlerden birinci parti olarak çıkmayı başardı. Girdiği ilk genel seçimde, 3 Kasım 2002’de iktidara gelen AK Parti, ‘Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ sloganıyla çıktığı siyaset yolunda, 4 başbakan 2 cumhurbaşkanı çıkardı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde, 12 Aralık 1997’de Siirt’te okuduğu Ziya Gökalp’ın Asker Duası şiiri nedeniyle 1999’da 10 ay hapse mahkûm edilen ve bu nedenle siyasi yasaklı olan Erdoğan, liderliğini yaptığı parti 3 Kasım 2002’de tek başına iktidar olmasına rağmen başbakan olamadı. Erdoğan’ın giremediği 3 Kasım genel seçimlerinden AK Parti yüzde 34,28’lik oy oranıyla birinci parti olarak çıktı ve Abdullah Gül başkanlığında 58. Cumhuriyet Hükümeti kuruldu.

    Mahkûmiyetine neden olan şiiri okuduğu Siirt’ten milletvekili seçildi. Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 312. maddesinde yapılan değişiklikle Erdoğan’ın siyasi yasağının kalkmasının ardından, Kurucu Genel Başkan Erdoğan, 8 Mart 2003’te mahkûmiyetine neden olan şiiri okuduğu Siirt’te yapılan yenileme seçimlerinde milletvekili seçilerek TBMM’ye girdi. Abdullah Gül başkanlığındaki 58. Hükümet, üç gün sonra, 11 Mart 2003’te istifa ettikten sonra 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, hükümeti kurma görevini Recep Tayyip Erdoğan’a verdi. Erdoğan, 15 Mart 2003’te 59’uncu Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni kurarak başbakanlık koltuğuna oturdu.

    Yerel seçimlerden de başarıyla çıktı. Girdiği ilk yerel seçim olan 2004 mahalli idareler seçimlerinde de yüzde 41,7’lik oy oranıyla sandıktan birinci parti çıkan AK Parti, 11’i büyükşehir olmak üzere 1950 belediyeyi kazandı. 2007’deki genel seçimlerde yüzde 46,58’lik oy oranına ulaşan AK Parti, Tunceli dışındaki 80 ilden milletvekili çıkarmayı başardı ve tek başına iktidar oldu. Meclis’te 28 Ağustos 2007’de yapılan oylamada, partinin kurucularından Abdullah Gül, Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. Cumhurbaşkanı seçildi.

.    Bu seçimlerden önce Milli Görüş kökenli bir siyasetçinin cumhurbaşkanı adayı olmasını istemeyen muhalif kesimler tarafından nisan ayında ‘Cumhuriyetine sahip çık’ sloganıyla ‘Cumhuriyet Mitingleri’ düzenlendi.  27 Nisan 2007’de ise Türk siyasi tarihine ‘e-muhtıra’ olarak geçen Genelkurmay Başkanlığının laiklik vurgusu içeren açıklaması yayımlandı.

AK Parti, 2009’da yapılan yerel seçimlerde de yine en fazla oyu toplayarak 10 büyükşehir belediyesi ile 1442 belediyeyi yönetme yetkisini vatandaştan aldı. 12 Eylül darbesinin 30’uncu yılına denk gelen ve 1982 Anayasası’nda değişiklik öngören düzenlemeye 2010’daki halk oylamasından yüzde 57,88 oranında ‘evet’ oyu çıktı. 2011 genel seçimlerinde de geleneği bozmayan AK Parti, yüzde 49,53’lük oy oranının ardından kurulan 61.Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile çalışmalarına hız kesmeden devam etti.

İktidarının 12. yılında Erdoğan’ın genel başkanlığındaki son yerel seçime 2014’te giren AK Parti, yüzde 45,60 oy oranıyla 18’i büyükşehir olmak üzere, 818 belediye başkanlığını kazandı. AK Parti Kurucu Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 Ağustos 2014’te yapılan seçimde doğrudan halk iradesiyle seçilen ilk ve Türkiye’nin 12. Cumhurbaşkanı oldu. AK Parti, yoluna Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu ile devam etti.

AK Parti, Davutoğlu’nun genel başkanlığında ilk sınavını, 7 Haziran 2015’teki genel seçimlerde ve ardından yapılan 1 Kasım 2015 erken seçimlerinde verdi. 1 Kasım’da tek başına iktidarın kazanılmasıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan, 64. Hükümeti kurma görevini AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’na verdi.

    Partide, 22 Mayıs 2016’da düzenlenen 2. Olağanüstü Kongre ile yeni bir bayrak değişimi daha yaşandı. Partinin kurucularından olan ve Erdoğan’a, belediye başkanlığı döneminden itibaren yol arkadaşlığı yapan Binali Yıldırım, AK Parti Genel Başkanlığına seçildi ve 65. Hükümeti kurarak Başbakan oldu.

    Kuruluşunun ardından kesintisiz iktidarına 20 yıldır devam eden AK Parti, bu sürede bünyesinden dört başbakan ve iki cumhurbaşkanı çıkardı. Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu ve Binali Yıldırım’ın başbakanlık yaptığı bu süreçte Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin 11. ve 12. Cumhurbaşkanlığına seçildi.

    Gül, 367 krizi sonrası TBMM üyelerince 2007’de Cumhurbaşkanı seçildi. Kurucu Genel Başkan Erdoğan ise cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesinin önünü açan 21 Ekim 2007’deki halk oylaması sonrası yapılan ilk seçimde Cumhurbaşkanı oldu. Erdoğan, 2007’deki halk oylamasıyla cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine imkan tanıyan düzenleme uyarınca 10 Ağustos 2014’teki seçimde, oyların yaklaşık yüzde 52’sini alarak doğrudan halk tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı oldu.

Kurulduktan yaklaşık bir yıl sonra yapılan genel seçimde iktidara yürüyen AK Parti, bu dönemde vesayet odakları, devlet içinde yapılanan terör örgütleri ile bölücü terör örgütlerinin faaliyetleri, kapatma davası ve darbe girişimlerine maruz kaldı.

.

Türk demokrasi tarihine ‘e-muhtıra’ olarak geçen 27 Nisan bildirisi de Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi milli iradeyi hedef alan bir girişim olarak akıllarda kaldı.

Cumhurbaşkanlığı seçimi için yapılan ilk oylamanın ardından gece yarısı Genelkurmay Başkanlığının internet sitesine bir bildiri konuldu. Türk demokrasi tarihinde ‘e-muhtıra’ olarak yerini alan bu bildiriye, AK Parti hükümetinden çok sert bir karşı açıklama geldi.

Dönemin Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek tarafından kamuoyuna duyurulan açıklamada, Genelkurmay Başkanlığı bildirisinin ‘hükümete karşı bir tutum’ olarak algılandığı vurgulanarak, Başbakanlığa bağlı bir kurum olan Genelkurmay Başkanlığının, herhangi bir konuda hükümete karşı bir ifade kullanmasının demokratik bir hukuk devletinde düşünülemeyeceğine dikkat çekildi.

    Genel seçimin ardından TBMM, 20 Ağustos 2007 tarihinde yeniden cumhurbaşkanını seçmek için toplandı. Seçimin üçüncü turunda 339 oy alan Abdullah Gül, Türkiye’nin 11. Cumhurbaşkanı seçildi.

    AK Parti’yi iktidardan uzaklaştırmak için atılan adımlardan biri de kapatma davası oldu. Bu bağlamda eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya tarafından hazırlanan ve Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan’ın da aralarında bulunduğu 71 kişiye 5 yıl süreyle siyaset yasağı getirilmesi ile partinin kapatılmasını içeren iddianame, 14 Mart 2008’de Anayasa Mahkemesine sunuldu. Yüksek Mahkeme, 31 Mart 2008’de iddianameyi kabul etti.

    Anayasa Mahkemesinin, siyasi tarihe ‘Google iddianamesi’ olarak geçen iddianameyi kabul etmesinin ardından dava 30 Temmuz 2008’de karara bağlandı. Yüksek Mahkemenin 5 üyesi kapatmaya karşı çıkarken, 6 üye kapatmadan yana oy kullandı. Anayasa’da öngörülen nitelikli çoğunluk sağlanamadığı için parti kapatma talebi reddedilmiş oldu.

Dönemin İstanbul Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya tarafından MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da aralarında bulunduğu istihbarat görevlilerinin 7 Şubat 2012’de ifadeye çağrılmasıyla başlayan kriz, siyasi iktidarın olaya müdahalesiyle son buldu. Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) doğrudan hükümeti hedef alan girişimi sonrası yapılan yasal değişiklikle, MİT görevlilerinin soruşturulması izni Başbakanlığa bırakılarak ülke bir krizden daha çıkarılmış oldu.

    Taksim Meydanı’ndaki Gezi Parkı’nda Topçu Kışlası’nın yeniden inşa edilmesi amacıyla 2013’te Büyükşehir Belediyesi ekiplerince sökülen bazı ağaçların başka yerlere nakledilmek istenmesi üzerine başlayan olayların da Türkiye’ye maliyeti büyük oldu. Uzun süre gündemi meşgul eden ve yaklaşık 50 milyar dolara mal olan eylemler, Erdoğan’ın kararlı duruşuyla son buldu.

    Dönemin İstanbul Cumhuriyet Savcısı FETÖ firarisi Celal Kara tarafından 17 Aralık 2013’te bazı bakan çocukları, iş adamları ve banka genel müdürlerinin de aralarında bulunduğu kişiler hakkında açılan soruşturma, Türkiye için önemli dönüm noktalarından biri oldu.

    Soruşturmanın ikinci dalgası ise 25 Aralık 2013’te dönemin İstanbul Cumhuriyet savcısı, bir başka FETÖ firarisi Muammer Akkaş’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ı şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırmak istemesiyle yaşandı.

    FETÖ’nün, Türkiye tarihinin en kanlı darbe girişimi olarak tarihe geçen hain projesi, 15 Temmuz gecesi örgütün, TSK’deki üniformalı teröristleri aracılığıyla hayata geçirildi.

Darbe girişimi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Milletimizi, illerimizin meydanlarına, havalimanlarına davet ediyorum.’ yönündeki çağrısı üzerine vatandaşların tankların önüne geçerek demokrasiyi sahiplenmesiyle engellendi.

Türkiye, 16 Nisan 2017’de yapılan ve ‘tarihi’ olarak nitelendirilen halk oylamasıyla yeni bir döneme girdi. Halk oylaması süreci, Başbakan Binali Yıldırım dâhil, 316 AK Parti milletvekilinin imzasını taşıyan anayasa değişikliği teklifinin 10 Aralık 2016’da TBMM Başkanlığına sunulmasıyla başladı. Maddelere ilişkin oylamaların ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 Şubat 2017’de anayasa değişikliğine ilişkin kanunu onaylayarak, halkoyuna sunulmak üzere yayımlanması için Başbakanlığa gönderdi. 16 Nisan 2017’deki halk oylamasından yüzde 51,41 oranında ‘evet’, yüzde 48,59 oranında ‘hayır’ oyu çıkmasıyla Anayasa’daki, ‘Cumhurbaşkanı seçilenin partisi ile ilişiği kesilir’ hükmünün kaldırılmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’a parti üyeliğinin yolu açıldı. Ayrıca halk Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesine karar verdi.

Erdoğan, 2 Mayıs’ta AK Parti Genel Merkezi’ne 979 gün aradan sonra gelerek üyelik beyannamesini imzaladı ve AK Parti’ye üye oldu.

Erdoğan, 998 gün sonra yeniden Genel Başkan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partiye dönmesinin ardından 21 Mayıs 2017’de olağanüstü kongre yapma kararı alındı.

Üç yıllık bir aradan sonra AK Parti’nin 3. Olağanüstü Büyük Kongresi’nde 1414 geçerli oyun tamamını alan Erdoğan, 998 gün sonra kurucusu olduğu partiye yeniden Genel Başkan seçildi.

    Kongrede yapılan tüzük değişikliğiyle ihdas edilen ‘genel başkanvekilliği’ görevine de Başbakan Binali Yıldırım getirildi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 3 yılın ardından partide yeniden genel başkanlığı üstlenmesi, partiye yeni bir heyecan ve dinamizm kazandırdı.

    Zaman zaman seçimlerin vaktinde yapılacağı yönünde açıklamalar gelmesine rağmen AK Parti’nin siyasi ittifak yaptığı MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den gelen erken seçim teklifi Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partinin yetkili organları tarafından değerlendirildi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlerin 24 Haziran 2018’de yapılacağını açıkladı.

 24 Haziran 2018’de seçmenler ilk kez cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimi için aynı gün sandığa gitti.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlerde yüzde 52,38 oy alarak, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk Cumhurbaşkanı oldu.

Erdoğan liderliğindeki AK Parti ise Türk siyasi tarihinin en önemli seçiminde yüzde 42,28 oy alarak 16 yılda 13. seçim başarısını elde etti. 

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk Cumhurbaşkanı Erdoğan, 9 Temmuz’da TBMM’de yemin ederek görevine başladı. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’ni de aynı gün açıkladı.

Buna göre, Cumhurbaşkanı Yardımcılığına Fuat Oktay getirildi. Yeni kabinede eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar da Milli Savunma Bakanı olarak görev aldı.

AK Parti’nin 6. Olağan Büyük Kongresi’nde yapılan değişiklikle 24 Haziran seçimlerinde yapılan ‘siyasi parti seçim ittifakı’ parti tüzüğüne girdi. Ayrıca tüzüğe ‘Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeliği ile Cumhurbaşkanı Yardımcılığı veya Bakanlık görevi aynı kişide birleşemez.’ fıkrası eklendi. 

    AK Parti ve MHP tarafından Cumhur İttifakı’nı 31 Mart 2019 Mahalli İdareler Genel Seçimlerinde devam ettirme kararı alındı. Görüşmeler sonucu AK Parti ve MHP arasında seçimlerde 30’u büyükşehir olmak üzere 51 ilde ittifak yapıldı. Cumhur İttifakı kapsamında MHP, Adana, Mersin ve Manisa büyükşehir belediyelerinde aday gösterirken, 27 büyükşehirde ise AK Parti aday çıkardı.

AK Parti, 31 Mart yerel seçimlerinden yüzde 44,33 oy oranıyla yine birinci parti olarak çıkmayı başarırken, Ankara ve İstanbul büyükşehir belediye başkanlıklarını CHP kazandı. 

AK Parti’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçim sonuçlarına itiraz etmesi üzerine, seçimler 23 Haziran’da yenilendi. Binali Yıldırım ile Ekrem İmamoğlu arasındaki seçim yarışında CHP’nin adayı İmamoğlu ipi göğüsledi.[2] 

Dış problemleri: Türkiye’nin dış problemlerinin başında Kıbrıs sorunu ve Yunanistan’la arasındaki anlaşmazlık gelir. Yunanistan’la arasındaki anlaşmazlığın mihverini de yine Kıbrıs sorunu oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkarma girişimi ve Batı Trakya’daki Türk azınlık üzerinde uyguladığı baskı politikası da iki ülke arasındaki anlaşmazlığın derinleşmesine yol açmaktadır. Türkiye’nin bir diğer dış problemi de Dicle ve Fırat ırmaklarının kullanımı konusunda Irak ve Suriye ile arasındaki anlaşmazlıktır. Bu konu şimdilik bu üç komşu ülke arasında ciddî bir problem olarak görülmüyorsa da karşılıklı ilişkileri etkilemektedir. Suriye’nin Türkiye sınırları içinde bulunan Hatay ili üzerinde hak iddia etmesi ve PKK’ya lojistik destek vermesi de Türkiye-Suriye ilişkilerini olumsuz yönde etkilemektedir. Ermenistan’ın Azerbaycan’ın Karabağ topraklarını işgal eden Ermeni gruplara askerî destek vermesi de Türkiye-Ermenistan ilişkilerini olumsuz yönde etkilemektedir.

İç problemleri: Türkiye’nin en önemli iç sorunu PKK terör örgütü sorunudur. Kısa adı PKK olan ve Abdullah Öcalan liderliğindeki Kürdistan İşçi Partisi güneydoğu Anadolu bölgesinde bağımsız bir Kürt devleti kurabilmek için uzun süre gerilla savaşı verdi. Kuzey Irak bölgesini kendileri için üs olarak kullanan PKK gerillaları, Körfez savaşından sonra Irak’ın askerî yönden zayıf düşmesi sonucunda hayli zor durumda kaldılar. Türk ordu birlikleri 1993 yılından beri Kuzey Irak bölgesine birçok askerî operasyon düzenleyerek PKK gerillalarının kullandığı bazı üsleri imha etti ve örgüte de bir hayli zayiat verdirdiler. Bu durum karşısında PKK eylemlerini büyük şehirlere taşıma çabası içine girdi. Bununla birlikte Güneydoğu bölgesindeki gerilla eylemlerini de tamamen durdurmadı. Ancak Öcalan’ın yakalanıp hapse atılmasından sonra PKK’nın gerilla eylemleri büyük ölçüde durdu. Türk Silahlı kuvvetlerinin Kuzey Irak ve Suriye’de gerçekleştirdiği büyük operasyonlarla PKK/PYD/YPG örgütleri bitme noktasına getirildi. Türkiye, Suriye ve Irak sınırına 3m yüksekliğinde beton bariyer döşedi. Yırt içindeki terörist sayısı bitme noktasına geldi ve yurt içinde terör saldırıları da tamamen azaldı.

Ülkede İslamiyet: Türkiye’de çok sayıda İslâmî kurum ve birçok İslâmî cemaat ortaya çıkmış ve faaliyetlerini bütün alanlara yaymışlardır. 1969’da Milli Nizam Partisi’yle başlayarak Milli Selamet Partisi’yle devam eden İslâmî çizgideki siyasî faaliyet 1980 askerî darbesinden sonra kurulan Refah Partisi’yle sürdürüldü. Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın liderliğindeki Refah Partisi 27 Mart 1994 yerel seçimlerinde %20 oy alarak ve 76 il belediye başkanlığından 28’ini kazanarak ülkenin üçüncü büyük partisi sıfatı kazandı. 10 Temmuz 1994’te bazı yerlerde tekrarlanan ara seçimlerde ise oy sıralamasında ikinci parti oldu. Refah Partisi’nin kapatılmasından sonra ise onun bıraktığı boşluğun Fazilet Partisi’yle doldurulmasına çalışıldı. Fazilet Partisinin de Laiklik karşıtı eylemlerin odağı haine gelmek iddiasıyla kapatılmasından sonda Saadet Partisi kuruldu. Saadet Partisi Türkiye genelindeki deneyimli örgüt yapısı ile faaliyetini sürdürmektedir.

Türkiye’deki İslâmî akımlar yayın alanında da önemli mesafe almışlardır. Günlük gazete, haftalık dergi, aylık dergi, ansiklopedi, kitap, video ve teyp kaseti yayıncılığından radyo ve televizyon yayıncılığına kadar her alanda önemli ilerlemeler sağlanmıştır. Bunun yanı sıra İslâmî muhtevaya sahip bazı filmler Türkiye’de en çok seyredilen filmler arasına girdi. Ayrıca çok sayıda vakıf ve hayır kuruluşu kurulmuştur. Bu kuruluşlar çeşitli hayır çalışmalarının yanı sıra özel okul, öğrenci yurdu, değişik alanlarla ilgili eğitim kurumları açmakta ve yayın faaliyeti, sosyal ve kültürel hizmetler gibi değişik alanlarla ilgili hizmetler vermektedirler. Bunların yanı sıra İslâmî amaçlı birçok dernek ve meslek kuruluşu kurulmuştur.

    Türkiye’de tasavvufi cemaatler de oldukça etkilidir. Bunların içinde en yaygın olanı ise Nakşibendi tarikatıdır. Türkiye’deki tasavvufi cemaatler sadece tasavvufi eğitimle kalmayarak eğitim, yayıncılık, kültürel faaliyetler, ticarî faaliyetler gibi değişik alanlara girmek suretiyle diğer İslâm ülkelerindeki tasavvufi cemaatlerin birçoğundan farklılık arz etmektedirler.

Ekonomi: Türkiye sanayide İslâm ülkelerinin en gelişmişlerinden olsa da tarımın ülke ekonomisinde önemli bir yeri vardır ve tarım ve hayvancılık çok sayıda ailenin geçim kaynağıdır. Tarımın gayri safi yurtiçi hasıladaki payı %19’dur. Çalışan nüfusun %40’ı tarım alanında iş görmektedir. Üretilen tarım ürünlerinin başında tahıl, baklagiller, pamuk, şeker pancarı, tütün, çay, ayçiçeği, mısır ve çeşitli sebze ve meyveler gelir. Ülkede 11 milyon 970 bin baş sığır ve 40 milyon 435 bin baş koyun bulunuyordu. %87’si denizden, %13’ü iç sulardan olmak üzere 365 bin ton balık avlanmaktadır. Türkiye gıda üretimi yönünden kendine yeterli bir ülkedir. Orman ürünlerinin de ülke ekonomisine önemli katkısı olmaktadır. 1991’de 15 milyon 770 bin m3 tomruk üretilmiştir. Yerel kaynaklar yönünden de zengindir. Demir, bakır, krom başta olmak üzere çeşitli madenler çıkarılmaktadır. Kömür yönünden de zengindir. Petrol üretimi iç ihtiyacı karşılamamaktadır.1993’te 281 milyon varil petrol, 11 milyar m3 doğal gaz rezervine sahip olduğu tahmin ediliyordu. Yeraltı kaynaklarının gayri safi milli hasıladaki payı %2’dir.

Para Birimi: Türk Lirası.(TL)

Dış ticaret: İhraç ettiği ürünlerinin başında gıda maddeleri, tarım ürünleri, bazı sanayi ürünleri tekstil ürünleri, canlı hayvan ve maden cevherleri gelir. İthal ettiği malların başında da ham petrol ve petrol ürünleri, makineler, ulaşım araçları ve yedek parçaları, savunma araçları, elektrikli ve elektronik araçlar, makineler, gıda maddeleri ve kimyasal maddeler gelir. Dış ticaretinde birinci sırayı Avrupa Birliği ülkeleri alır. Avrupa Birliği ülkelerinin ihracattaki toplam payları %54, ithalattaki toplam payları ise %42’dir. İkinci sırada ise ABD, Japonya ve Türk cumhuriyetleri gelir.

Sanayi: Türkiye, İslâm ülkeleri içinde sanayisini en çok geliştirmiş olan ülkelerdendir. Uçak ve otomotiv sanayisinde bütün İslâm ülkelerinin önündedir. Bunun yanı sıra makina, tarım aletleri, elektrik ve elektronik, tekstil, gıda, konfeksiyon, deri, mobilya, kâğıt, ilaç, kimya, plastik, demir çelik, madencilik vb. gibi çok değişik sektörlerde sanayi kuruluşlarına sahiptir. Çalışan nüfusun %16’sı sanayi sektöründe iş görmektedir. Üretim sanayisinin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı %21’dir.

Enerji: 1991’de 60 milyar 338 milyon kw/saat elektrik üretilmiş, 60 milyar 591 milyon kw/saat tüketilmiş ve aradaki fark ithalatla kapatılmıştır. Elektrik enerjisinin %62’si termik santrallerden, %38’i hidroelektrik santrallerinden elde edilmektedir. Kişi başına yıllık elektrik tüketimi ortalama 1060 kw/saattir.

Ulaşım: İstanbul, Ankara ve Trabzon’dakiler uluslararası trafiğe açık olmak üzere, tarifeli sefer yapılan 51 havaalanı vardır. Yeni havalimanı inşaatı devam etmektedir. 100 grostonun üstünde yük taşıyabilen 880 gemiye, 8430 km. demiryoluna, 370.000 km. karayoluna sahiptir. Ortalama 22 kişiye bir motorlu ulaşım aracı düşmektedir.

Eğitim: Türkiye’de ilköğretim 6 yaşında başlamakta ve (4+4+4 yıl olmak üzere)12 yıl sürmektedir. İlköğretim mecburidir. Devlete ait eğitim kuruluşlarında eğitim ücretsizdir. Türkiye 1992-93 öğretim yılına 50.189 ilkokul, 7618 ortaokul, 2129 genel lise, 2242 meslek lisesi, 50 üniversiteyle girdi. Üniversite çağındaki gençlerden üniversiteye kayıt yaptıranların oranı %14, 25 yaşın üzerindekiler arasında yükseköğrenim görmüş olanların oranı %4, okuma yazma bilenlerin oranı ise %81’dir.

Sağlık: Türkiye’de 857 hastane, 51.000 doktor, 10.600 diş doktoru, 45.000 hemşire mevcuttur. Toplam 1.100.000 sağlık personeli çalışmaktadır. 1175 kişiye bir doktor düşmektedir.

 

 

 

[1]    www.oic-oci.org

[2]   A.A.