Tunus
Resmî Adı: Tunus Cumhuriyeti (TN)
Başkenti : Tunus
Önemli Şehirleri: 23 vilayet; Ariana, Beja, Ben Arous, Bizerte, El Kef, Gabes, Gafsa, Jendouba, Kairouan, Kasserine, Kebili, Mahdia, Medenine, Monastir, Nabeul, Sfax, Sidi Bou Zid, Siliana, Sousse, Tataouine, Tozeur, Zaghouan.
Yüzölçümü: 163,155 km²
Nüfusu : 12.019.000 (2021)[1]
Etnik Yapı: Arap %98, Avrupalı %1, Yahudi ve diğer %1.
Dil: Arapça, Fransızca
Din: Müslüman %98, Hıristiyan %1, Musevi ve diğer %1.
Coğrafî Durumu: Kuzey Afrika’da, Akdeniz kıyısında, Cezayir ile Libya arasında yer alır. Kuzeyde ılıman, güneyde çöl iklimi görülür.
Kuzeyde dağlar, merkezde kuru ve sıcak ovalar, güneyde Sahra çölü yer alır.
Doğal Kaynakları: petrol, fosfat, demir, kurşun, çinko, tuz
Yönetim Şekli: Başkanlık Tipi Cumhuriyet
Siyasî Partiler: Demokratik Anayasal Birlik Partisi: Eski diktatör Burgiba’nin kurmus olduğu Sosyalist Düstur (Anayasa) Partisi’nin devamıdır ve Tunus’ta uzun süre iktidarı elinde tutmuştur. Batıcı ve sosyalist bir anlayışa sahiptir.
Birleşmeci Demokratik Birlik Partisi: Arap kavmiyetçiliğini ve Irak ve Suriye’de hâkim olan Baas ideolojisine benzer bir ideolojiyi savunmaktadır.
İlerici Sosyalist Birlik Partisi: Kavmiyetçi ve solcu bir anlayışa sahiptir.
Sosyalist Demokratlar Hareketi: Muhalefet partilerinin başında gelen sosyalist çizgideki bir partidir.
Islah ve Yenilik Partisi: Eski Tunus Komünist Partisi’nin devamıdır. Geçmişi 1920’lere kadar uzanan bu parti kitle tabanı açısından Tunus’taki siyasî partilerin en zayıfıdır.
Adalet ve Gelişme Partisi: Bu da eski İstiklal Partisi’nin bir devamıdır. Sosyalist ve liberal bir anlayışa sahiptir. Tunus’ta yürürlükte olan partiler kanunu İslâmî amaçlı siyasi parti kurulmasına izin vermediğinden sahnedeki partiler hep liberal veya sosyalist anlayışı temsil etmektedir.[2]
Tarihi: Tunus’un diktatör hükümeti, yarım yüzyıl gibi uzun bir süre, iktidar koltuğunda oturmasından sonra, nihayet üniversite mezunu işsiz bir gencin kendini yakarak intihar etmesi üzerine bu ülkede başlayıp, hemen yayılan isyanlar sonucu çöktü. Tunus’un son diktatörü Zeynel Abidin Bin Ali 23 yıl hükümetini sürdürdükten sonra, halkın çok geniş ve kapsamlı itirazları üzerine ülkesinden kaçmak zorunda kaldı. Bu yıllarda ekonomik alanda ilerleme sağlayan Tunus hükümeti, Batı modeline uygun gelişen bir Laik düzen olarak görülüyordu. Tunus son yıllarda, Avrupalı gezginlerin çok beğendiği bir ülke haline geldi. Bu ülkede turizm piyasası, hayli sıcak günler yaşadı. Fransızlar başta olmak üzere, Tunus havalimanlarında her dakika, binlerce Avrupalıyı ağırlıyordu. Görünüşte, Arap ve Afrika ülkeleri arasında çok sakin bir ülkeydi, hatta Kuzey Afrika’nın istikrar ve huzur adası olarak tanımlanıyordu.
Bu arada Amerika ve Avrupa ülkelerinin Tunus’ta olan bitenlere karşı izlediği tutum da çok ilginçtir. İnsan haklarını savunma iddiasında bulunan bu ülkelerin Tunus diktatörünü nasıl ve ne ölçüde desteklediği herkesin bildiği bir konudur, fakat bu hükümetin artık döneminin son anlarına geldiğini gören Batılılar birden tavır değiştirerek, halkın haklarını savunuyormuş gibi tavır takındılar. Bu olaydan, Batılı hükümetin özgürlükçü ve demokrasi sloganlarına tutkun olanlar aynı zaman da onlara dayanarak diktatörlüklerini sürdürenler ders alması gerekiyor. Zeynel Abidin Bin Ali batının özellikle Fransa’nın güvenilir müttefiki olarak biliniyordu. Bin Ali hükümette yükselme yolunu, Fransa ve Amerika’nın askerî ve istihbarat akademisinden eğitim görmekle başladı ve daha sonra, eski Tunus diktatörü Habib Burgiba’nın yardımcısı oldu. Bin Ali, Tunus’tan İslâm’ı silme derslerini totaliter cumhurbaşkanı nezdinde öğrendi ve uzun yıllar boyunca, Tunus’un İstihbarat Teşkilatı başkanı olarak Burgiba ülküleri doğrultusunda hizmette bulundu.
1987 yılında, Burgiba’nın Alzheimer hastalığından hafıza kaybına uğramasının ardından, Bin Ali, Fransa başta olmak üzere batının desteğinden faydalanarak bir darbe ile Yasemin ülkesinde iktidara yükseldi.
Zeynel Abidin Bin Ali hükümeti, 23 yıl boyunca, Amerika ve Avrupa Birliğinin malî, siyasî ve askerî desteğinden faydalanarak ayakta kalmayı başarabildi. Diktatörlük döneminde, siyasî partiler, faaliyette bulunma gibi bir hakkı bulunmadığı gibi, siyasî muhalifler de hapis veya sürgüne gönderiliyordu. Söz konusu 23 yıl boyunca, Tunus’ta yaşanan bütün kısıtlama ve sınırlamalara rağmen, insan haklarını savunma iddiasında bulunan batılı hükümet ve kurumlardan Bin Ali hükümetine karşı bir itiraz sesi gelmedi. Bin Ali diktatörlüğü, Batılıların siyasî ve ekonomik çıkarlarını temin etmek için güvenilir bir müttefikti. 2004 yılında, Bin Ali’nin Beyaz Saray’da W. Bush ile bir araya geldiğinde Amerika Başkanı, Bin Ali’nin Washington’un terörle mücadelede müttefiki olduğunu söylerken Tunus’ta basın özgürlüğünü takdir etti.
2008 yılında Fransa Cumhurbaşkanı Nikolas Sarkozi de benzer ifadelerde bulundu. Sarkozi, Tunus’ta insan haklarının ihlali zirveye çıktığı bir dönemde, Tunus’u ‘Özgürlük Atmosferi’ olarak değerlendirdi.
Zeynel Abidin Bin Ali hükümeti döneminde Tunus, Amerika ve Batılı ülkelerin desteğiyle Dünya Ticaret Kurumu’na üye oldu. Öte yandan AB de Tunus ile serbest ticaret anlaşması imzaladı. Fakat Bin Ali hükümetinin kısıtlama, fesat ve ayrımcılık girişimlerinden kaynaklanarak, artan memnuniyetsizlikler, bir işsiz gencin kendi canına kıyması ile volkan misali patladı. Bin Ali döneminin artık bittiğinin farkına varan batılı ülkeler, hemen müttefikine arka çevirerek, Tunus halkının yanında yer aldılar.
Amerika Başkanı Barak Obama, Tunusluların cesaret ve şerafetini övmeye kalkarak, ülke yetkililerinden serbest ve adalete dayalı seçimlerin düzenlemesini istedi..
AB yetkilileri de Tunus’ta yaşanan gelişmelere tepki olarak, AB’nin Tunus milleti ve demokratik isteklerini savunduğunu ileri sürdü. İngiltere Dışişleri Bakanı Vilyam Hig Tunusluların seçime gitme talebini sıcak karşılarken, İtalya ve Almanya Dışişleri Bakanları da Tunus’ta demokrasinin tesisi ve halkın barış içinde yaşamasını diledi.
Fransa’dan gelen tepki daha farklı oldu. Zeynel Abidin Bin Ali’nin en yakın müttefiki olarak bilinen Fransa, O’nun Tunus’tan kaçarken bu ülkeye giriş yapmasına izin vermedi. Sarkozi bürosu yayınladığı bildiride, ‘Tunus halkı demokratik taleplerini dile getirdi’ diye yer verdi.
Batılı hükümetlerin desteklediği anti demokratik hükümete birden arka çevirmesi bir kez daha, demokrasi ve özgürlük gibi sözcüklerin batılıların siyasî ve ekonomik hedeflerine ulaşmak için kullandıkları bir araçtan başka bir anlam ifade etmediğini göstermiş oldu. Bir hükümetin her ne kadar anti demokratik olsa bile, batılı hükümetlerin hedef ve çıkarları yönümde hareket ettiği sürece, bütün demokrasi dışı girişimlerine karşı göz yumuyor ve kullanım tarihinin sona erdiği an, fırsatçı bir tutumla sırt çevirip, insan haklarını koruyanlar kılıfında, demokrasi ve özgürlüğü destekliyormuş gibi bir tutum sergiliyor.
Batılı hükümetler, artık halkın kıyamı karşısında dayanamayacaklarının farkına varınca, diktatör Bin Ali’yi yalnız bıraktı. Zira O’nun artık batılıların çıkarlarını koruyamayacaklarını iyice anlamış oldu. Bu yüzden Tunus’ta uyanan halk hareketini kontrol etmek için Bin Ali’nin diktatör olduğunun yeni farkına varmışçasına aniden O’nu en büyük eleştiren taraflara dönüşüp, eleştiri yağmuruna tuttu.
İç Problemleri: Son yıllarda bile 12 milyon nüfusu barından küçük ülkede hatta en ufak bir huzursuzluk yaşandı diye bir şey söylenmemişti, fakat her şey birden değişti. Bir üniversite mezunu olan işsiz gencin, iş bulamadığı yüzünden kendi canına kıyması, büyük kıyamın kıvılcımını başlattı. Yasemin ülkesi olarak bilen Tunus’ta huzurun yerini bir anda itirazlar, eylemler aldı ve halkın protesto tsunamisi diktatör hükümetin işine son verdi. Bu olay, Tunus’un görünüşte modern ve güzel şehirlerinin arkasında, bir milletin totaliter hükümetten yarım çağ boyunca saklı tuttuğunu gösterdi.
Dış Problemleri: İslâmî akımları desteklediği iddiasıyla Sudan’la ilişkilerini askıya aldı. 1993 Haziran’ında Kahire’de gerçekleştirilen Afrika Birliği zirvesinde Sudan’a karşı oluşturulan cephenin içinde yer aldı.
Tunus’un en önemli iç problemi yönetimin uyguladığı baskı politikasından kaynaklanan siyasî meselelerdir. Bu baskı çok sayıda Tunus vatandaşını, ülkesini terk ederek değişik ülkelerden siyasî sığınma hakkı istemeye zorladı. Özellikle İslâmî akım üzerindeki ağır baskı ülkeyi, Burgiba’nın son dönemlerinde yaşananlara benzer siyasî olayların içine çekti.
Ülkede İslâmiyet: Bugün Tunus’taki en önemli İslâmî hareket, başlangıçta İslâmî Yöneliş Hareketi olarak ortaya çıkan Nahda (Diriliş) Hareketi’dir. İslâmî Yöneliş Hareketi, 1969’da Raşid Gannuşi’yle Abdul-Fettah Moro’nun öncülüğünde kurulmuştur. Tunus yönetimi ilk kuruluş yıllarında İslâmî Yöneliş Hareketi’yle bir çatışmaya girmedi. Ancak güçlenmeye başladığını görünce bu harekete karşı şiddetli bir baskıya başvurdu. 1981’de İslâmî Yöneliş Hareketi’nin legal teşkilatlanma hakkı almak üzere İçişleri Bakanlığı’na başvurması üzerine hareketin ileri gelenlerinden 106 kişi tutuklandı. Zeynel-Abidin bin Ali iktidarı ele aldıktan sonra sürgündeki İslâmî Yöneliş mensuplarının Tunus’a dönmelerine izin verdi ve bu hareketin siyasî yönden örgütlenmesine izin verecegi vaadinde bulundu. İslâmî Yöneliş’in ileri gelenleri de yönetimle uyum ve uzlaşma içinde çalışabilmek için hareketlerinin adını Nahda (Dirilis) olarak değiştirdiler. Ancak çok geçmeden yönetim tutumunu tamamen değiştirerek Nahda’ya karşı şiddet uygulamalarına başvurdu. Hareket mensuplarından pek çok kimseyi tutuklattı. Lider Raşid Gannuşi basta olmak üzere hareketin ileri gelenlerinin çoğunu vatanlarını terk etmeye zorladı. Yayın ve eğitim faaliyetlerini tamamen durdurdu. Bu harekete destek verdikleri bilinen ticari kuruluşları kapattırdı.
Bin Ali, İslâmî çalışmalar üzerindeki zulümlerini sadece Nahda hareketine de özel kılmadı. Bütün İslâmî çalışmaları yasakladı. Herhangi bir iş için bile olsa resmî kuruluşlara başörtülü olarak girilmesini yasakladı. Bütün bu uygulamalar dolayısıyla bugün Tunus’ta ciddi bir İslâmî çalışma yapılamamaktadır. Halk da ağır bir baskı altında olduğundan İslâmî faaliyetlere ilgi göstermekten son derece çekinmektedir. Öte yandan Nahda hareketiyle ilgisi olduğu tespit edilenlerin çoğu ya hapis ya da sürgün hayati yaşamaktadır. Nahda hareketi düşünce itibariyle Sudan’daki İslâmî Milli Cephe’ye yakındır.[3]
Ekonomi: Tarım ürünleri: Zeytin, süt ürünleri, domates, narenciye, et, şeker pancarı.
Para Birimi: Tunus Dinarı (TND)
Kişi Başına Düşen Millî Gelir: 3.688 USD (2021)[4]
İhracat ürünleri: Tekstil, mekanik eşyalar, fosfat ve kimyasallar, tarım ürünleri, hidrokarbonlar
İhracat ortakları: Almanya %28, Fransa %22, İtalya %17, Belçika %5, Libya %4 İthalat ürünleri: Makine ve parça, hidrokarbon, kimyasallar, gıda
İthalat ortakları: Fransa %23, Almanya %23, İtalya %15, Belçika %3
Sanayi: Petrol, madencilik, turizm, tekstil, ayakkabı, gıda, meşrubat
Enerji: Elektrik üretimi: 9.173 milyar kWh (1999)
Ulaşım: Demiryolları: 2,168 km, Karayolları: 23,100 km (1996)
Boru hatları: Ham petrol 797 km; petrol ürünleri 86 km; doğal gaz 742 km
Limanları: Bizerte, Gabes, La Goulette, Sfax, Sousse, Tunis, Zarzis
Hava alanları: 32
Eğitim: Okur yazar oranı: %74.3
Üye Olduğu Uluslararası Örgüt Ve Kuruluşlar: BM, OİC[5], (Karadeniz Ekonomik İşbirliği),
[1] www.ticaret.gov.tr (Kasım-2021 Erişimi)
[2] www.enfal.de (Kasım-2021 Erişimi)
[3] www.endal.de (Kasım-2021 Erişimi)
[4] www.ticaret.gov.tr (Kasım-2021 Erişimi)
[5] www.oic-oci.org.